4 dakika okuma süresi
Bu içeriği faydalı bulduysanız Gençlerle Yan Yanayız’ın benzer yazılarını inceleyebilirsiniz.
Stres günlük yaşamımızın bir parçası haline gelmiş durumda. Farkında olmasak da yoğun stres yükleri taşıyoruz. Stres, normal yaşam işlevlerimizi bozan, genellikle aşırı yoğunlukta ve sürekli olarak yaşadığımız durumları ifade eder. Örneğin; meslek seçiminde yaşanan kararsızlıklar, akademik kaygılar, ekonomik zorlanmalar, iş yaşamındaki uzun çalışma saatleri, çalışanlar ya da üst yönetim ile yaşanan iletişim sorunları, iş yaşamında rol ve sorumlulukların belirgin olmaması veya romantik ilişkilerdeki çatışmalar başlıca stres kaynaklarımızdır. Bunlara ek olarak ebeveynlerle bir arada yaşamanın hayatı kolaylaştırıcı ve destekleyici bir yanı olmasına karşın ebeveynlerin de kendi yaşam mücadeleleri (iş stresi, ekonomik kaygılar, ilişkisel çatışmalar vb.) içinde olması ev içi çatışmaların yaşanmasına neden olabilir. Sevilen kişiler ile yaşanan çatışmalar stres seviyemizi doğrudan etkiler. Yaşadığımız bu stres sonucunda kendimizi evden uzaklaşma ve ebeveynlerden bağımsızlaşma gibi düşüncelerin içinde bulabiliriz. Genç olmak tüm bu kaygıları sırtında taşımanın yanı sıra ‘Ben Kimim?’ sorusunu da içinde taşır. Değişen tercihlerimizi anlamlandırmak ve hayatın akışına uyum sağlamaya çalışmak yorucu olabilir.
Stres, çoğu zaman olumsuz bir durum olarak algılanmasına rağmen yaşamımızda oldukça hayati ve koruyucu bir öneme de sahiptir. Belirli bir seviyeyi aşmayan stres, yıkıcı olmaktan çok bir sorunla baş etme becerimizi geliştirerek bizi harekete geçirir. Ancak stresi sürekli ve yoğun biçimde hissetmemiz; kalp çarpıntısı, kas gerginliği, ani sıcak basmaları, mide bulantısı, istemsiz diş sıkma gibi birtakım fizyolojik belirtileri ortaya çıkarabilir. Stresli olduğumuzda bu fizyolojik belirtileri fark etmek kolaydır.
Sık sık odaklanmakta zorlandığınızı, toleransınızın düştüğünü, unutkanlığınızın arttığını, daha dalgın olduğunuzu ya da karar vermekte zorlandığınızı fark ettiğiniz anlar yaşıyor musunuz?
İşte tam bu noktada stresin psikolojik belirtilerini yaşıyor olabilirsiniz. ‘Kendimi stresli hissediyorum evet, bunların hepsinin de farkındayım. Peki ama bununla nasıl başa çıkacağım?’ dediğinizi duyar gibiyiz.
Yaşadığımız stresi yönetebilmek için öncelikle hangi durumların bizleri stresli hissettirdiğini ve bu durumlar karşısında verdiğimiz bedensel ve zihinsel tepkilerin ne olduğunu fark etmek ilk adımdır.
Akademik kaygılar, iş yaşamındaki yükler, özel hayatımızda ya da kişilerarası kurduğumuz iletişim sonucunda hissedilen baskılar… Bize kendimizi stresli hissettiren durumun kaynağını keşfetmek, stresi yönetmek için önemli olan bir diğer adımdır.
Günümüzü planlamak yapılacak işleri zihnimizde toparlamamıza yardımcı olur. Böylece akademik ve iş yaşamında sık sık karşılaştığımız zaman baskısına karşı yetişme kaygımızı da ortadan kaldırır. Ayrıca günü planlamak dinlenebileceğimiz zaman aralıklarını da fark etmemize de yardımcı olur.
Sağlıklı bir iletişimin en önemli unsurlarından biri açık iletişim kurmaktır. Açık iletişim sadece sözlerin açıkça kullanılması değil aynı zamanda duyguları da açıkça ifade etmektir. Çoğu zaman kurduğumuz ilişkiler içerisinde istek ve ihtiyaçlarımızı açıkça ifade etmeyebiliriz. Oysa duygularımızı ifade etmemek stres, kaygı ve öfke düzeylerimizin yükselmesine sebep olur. Bu durum hem stresimiz yönetmemizi zorlaştırır hem de kişilerarası ilişkilerimizi olumsuz yönde etkiler.
Uzun bir süre strese maruz kalmak hem fiziksel hem de zihinsel olarak yorucu bir durumdur. Gevşeme egzersizi yapmak kaslarda oluşan gerginliği azaltmaya ve rahatlamaya yardımcı olur. Bu süreçte vücut daha az enerji harcayarak dinlenme konumuna geçer. Böylece kişi hem fiziksel hem zihinsel olarak dinlenir.
Uygulamaya ayak parmaklarından başlayarak bedeninizde yukarı doğru ilerleyen bir hat üzerinden devam edin. Her bir kas grubunu 5 saniye gerdikten sonra bırakın ve ardından o bölgede oluşan rahatlamayı hissedin. Bu rahatlamaya odaklanın ve fark edin!
Ayak parmaklarınızı 5 saniye boyunca öne doğru kendinize çekin, 5 saniye böyle kalın ve ardından ayak parmaklarınızı serbest bırakın. Rahatlamayı hissedin.
Alt bacağınızdaki kasları 5 saniye boyunca gerin ve sonra serbest bırakın. Rahatlamayı hissedin.
Kalçanızı sıkıca gererek üst bacak ve kasıklarınızdaki kasları gerginleştirin ve serbest bırakın.
Midenizi iyice içeri çekerek sıkıca gerin ve serbest bırakın. Serbest bırakırken göğsünüzü açmak için dirseklerinizi hafifçe geriye doğru çekin.
Omuzlarınızı arkaya doğru gererek arka bölgenizdeki kasları gerin ve serbest bırakın.
Ellerinizi bir yumruk yapın ve omuzlara kadar bu gerginliği hissedin ve serbest bırakın.
Göz, dudak ve çenenizdeki kasları yüzünüzü ve boynunuzu gerin, serbest bırakın.
Son olarak bütün vücudunuzu gerin. Ayaklarınız, bacaklarınız, mideniz, omzunuz, kollarınız, boynunuz ve kafanızda gerginliği hissedin ve rahatlayın. Bütün vücudunuzun güçten düşmesine izin verin. Sadece rahatlama hissine odaklanın.
Psikolojik dayanıklılığı travma, tehdit, ailesel ve ilişkisel sıkıntılar, sağlık problemleri, profesyonel yaşam ve ekonomik sorunlar gibi önemli stres kaynaklarına karşı, kişinin uyum sağlama süreci, kendisini toparlama gücü veya değişimin başarılı biçimde üstesinden gelme yeteneği olarak tanımlayabiliriz. Yaşam olaylarının her biri hepimizi farklı şekillerde etkilerken farklı duygu ve düşünceleri de ortaya çıkarır. Travmatik bir deneyim sonrası kimimiz depresyon semptomları gösterebilirken kimimiz aynı olay sonrası günlük hayatına daha kolay devam edebilir ya da ediyor gibi görünebilir. Yaşamımızda değişikliklere yol açan olaylara ve stresli durumlara zamanla uyumlanmamızı sağlayan en önemli faktörlerden biri psikolojik dayanıklılıktır.
İçinde bulunduğumuz durumu kabul etmekte ne kadar zorlanırsak, düşüncelerimiz de bir o kadar katılaşır. Durumu ve duygularımızı kabul etmek, yola devam edebilmek için önemli bir adımdır.
Değişim zorlayıcı olabilir, yaşamımızdaki değişimler çoğu zaman kontrolümüz dışında gerçekleşir. Ama unutmamalıyız; değişim hayatın bir parçasıdır. Bu nedenle değişimi ve bu değişime bağlı olarak ortaya çıkan duygularımızı kabul etmek ve değişim sürecine uyum sağlamamıza yardımcı olur.
Zaman zaman yaşanılan zorlayıcı deneyimlerin bizlerde yarattığı duyguları konuşmaktan kaçabiliriz. Ancak duyguları bastırmak onları yok etmez aksine daha da derinde bir yerde kalıcı bir hale gelmesine sebep olabilir. Bu nedenle stresli ve sıkışmış hissettiğimiz zamanlarda duyguları yok saymak yerine yüzeye çıkmasına izin vermek stres seviyemizin azalmasına yardımcı olur.
Konfor alanı, minimum stres, maksimum rahatlığın hissedildiği güvenli alan olarak tanımlanır. Rutinimizden çıkmak zorlayıcı bir deneyim olabileceği gibi özgürlük, merak ve macera duygularını hissettirebilir. Konfor alanından çıkmak psikolojik esnekliğe de katkı sağlayarak uyum sağlama becerimizi geliştirir.
Sizlerle stresimizi yönetmek ve iyi olma halimizi desteklemek için birçok öneri paylaştık. Aslında biz bunları yazıya dökerken, siz de bunları okurken iyi olma halimize çoktan katkı sağlamaya başladık. Bu nedenle de hepimizin iyi olma haline çok büyük ölçüde katkı sağlayacak bir diğer unsuru da söylemeden geçemeyeceğiz! Günümüzde mobil cihazların, tablet ve bilgisayarların sınırsız kullanımıyla beraber olumlu ve olumsuz birçok sonuç ortaya çıkmakta. Ama elimizdeki bu sınırsız gücü güvenli bir araç olarak kullanabilir ve online platformlar aracılığıyla kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayacak birçok bilimsel içeriğe ulaşabiliriz. Tıpkı burada olduğu gibi! Teknoloji aracılığıyla stresimizi yönetmek için kullanabileceğimiz online danışmanlık hizmetleri, meditasyon uygulamaları, nefes ve gevşeme egzersizleri vb. öğretici ve iyileştirici içerikler yalnızca bir tık uzağımızda.